Vize-Final Soruları

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Borçlar Hukuku Genel Hükümler Bütünleme Sınavı 2011

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Borçlar Hukuku Genel Hükümler Bütünleme Sınavı 2011

(Sınav Süresi: 120 Dakika)

SORU I: Muhliscan, Haziran ayında estetik cerrahi alanında tıpta uzmanlığını tamamlayarak bir muayenehane açmaya karar verir. Muhliscan’ın muayenehanesi için Ankara sosyetesinin tanınmış simalarının tercih ettiği Gaziosmanpaşa semtinden daha uygun bir yer yoktur. Kısa sürede muayenehanesi için bahçeli, müstakil, üç katlı bir bina bulur ve satın alır. Muhliscan bir yandan muayenehanenin içine son model süper lüks mobilyalar ve aletler alır ve dekorasyon işleriyle uğraşırken, diğer yandan da müşteri kovalamaktadır. Bu konuda imdadına tam gün yasası meselesiyle boğuşmaktan sıkılarak muayenehanesini kapatmaya karar veren ünlü estetik cerrah Gülendam yetişir. Gülendam, kendi hastalarının isim ve hastalık öyküsüne ilişkin bilgileri içeren dosyaları 200.000 TL karşılığında Muhliscan’a devretmeyi teklif eder. Doktorlar camiasında katı kurallarıyla tanınan Gülendam ayrıca, dosyaların teslim edilmemesinden ötürü hiçbir şekilde sorumlu olmayacağını ve 200.000 TL’nin kuzeni Yurdanur’a ödenmesini istediğini belirtir. Muhliscan Gülendam’ın bu taleplerini de kabul eder. Durumdan haberdar olan Yurdanur, sevinçle Muhliscan’a başvurarak satım bedelinin kendisine ödenmesi talebinde bulunmuştur.
Hem feng shui tarzında döşenmiş bir muayenehaneye sahip olan hem de son derece elit bir hasta listesi edinen Muhliscan bulutların üzerindedir. Ancak aksilikler dizisi başlamakta gecikmez. Muhliscan’ın özel bir şirketle anlaşarak özenle planladığı görkemli açılış kokteyli, Ankara’da o sene bitmek bilmeyen kırkikindi yağmurlarının zaman zaman doluya çevirdiği bir güne denk gelir. Binanın harabeyi andıran ve tuğlayla kaplı olan çatısından yağmur ve fırtınanın etkisiyle tuğla düşerek açılışı gölgelemesinden endişelenen Muhliscan, binanın girişine “Şiddetli yağmur ve fırtınanın yol açabileceği kazalardan korunmak için lütfen binanın arka kapısını kullanınız” yazan bir uyarı asar. Ancak kokteyle gelen sahne dünyasının renkli ismi Selenay Billurses, binanın girişindeki yazıyı okumasına rağmen, daha kestirme olan ön kapıyı kullanmayı tercih eder ve bu esnada çatıdan düşen bir tuğla omuzunun kırılmasına neden olur. Selenay Billurses’in omuzu en az üç ay alçıda kalacak ve on beş gün sonra organizatör Ekrem tarafından düzenlenen konserde sahne alamayacaktır. Kazayı haber alan Ekrem de konseri iptal etmek zorunda kalmıştır. Talihsizlikler zincirine yeni bir halka da, muayenehanenin açılışının ertesi günü Gülendam’ın Muhliscan’ı arayarak hasta bilgilerini içeren dosyaların muayenehanesinde çıkan bir yangında yandığını, bu yüzden dosyaları teslim edemeyeceğini söylemesiyle eklenmiştir. Ne de olsa muayenehanesini kısa süre sonra kapatacağını düşünen Gülendam, muayenehanesinde sıkça arızalanan bir cihazı tamir ettirerek masraf yapmak istememiş; ancak cihazın kablosu kısa devre yaparak kısa sürede tüm muayenehaneyi saran bir yangına yol açmıştır. 

1) Muhliscan ile Gülendam arasında yapılan sözleşmenin hukuki niteliğini belirleyerek, Muhliscan’ın 200.000 TL tutarındaki satım bedelini Gülendam’a ödeyerek borcundan kurtulup kurtulamayacağını gerekçeli olarak açıklayınız. (10 p.).

Olayda üçüncü şahıs lehine bir sözleşme konusudur. Yurdanur’a alacağı talep etme hakkı tanındığı için tam üçüncü şahıs lehine sözleşme söz konusudur.
Tam üçüncü şahıs lehine sözleşmelerde lehdar hakkını kullanmak istediğini bildirdiği andan itibaren, vadeden ve vaat ettirenin yapacağı anlaşma ile lehdara tanınan alacak hakkının geri alınması artık mümkün olmayacaktır. Olayda Yurdanur alacak hakkını talep etmiştir. Dolayısıyla Yurdanur’un alacak hakkının Muhliscan ile Gülendam arasında yapılacak bir anlaşma ile sonlandırılması mümkün değildir. Bu nedenle Muhliscan satım bedelini Gülendam’a ödeyerek borcundan kurtulamayacaktır.

2) Gülendam’ın dosyaları teslim edememesini hukuken nitelendirerek hukuki sonuçlarını açıklayınız. (10 p.).

Olayda sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan borçlunun sorumlu olduğu bir imkânsızlık (kısaca sonraki kusurlu imkânsızlık) söz konusudur. Zira dosyaların teslim edilememesi sonucunu doğuran yangına Gülendam’ın kusurlu davranışı yol açmıştır. Sonraki kusurlu imkânsızlık durumunda sözleşmenin içeriği değişir: Borçlunun asli edim yükümlülüğü tali edim (tazminat) yükümlülüğüne dönüşür. Borçlu bundan böyle alacaklının uğradığı müspet zararları tazminle yükümlü olacaktır.

3) Gülendam dosyaları teslim edememesi yüzünden Muhliscan’ın uğradığı zararları tazminle yükümlü müdür? Gerekçeli olarak açıklayınız. (10 p.).

İmkansızlığa kendi kusurlu davranışı ile yol açan Gülendam, Muhliscan’ın müspet zararlarını tazminle yükümlü olacaktır. Ancak olayda bir sorumsuzluk anlaşması söz konusudur. Dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan sorumsuzluk kaydının geçerli olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir:
Sorumsuzluk anlaşması ve geçerlilik şartları Borçlar Kanunumuzun 99. maddesinde düzenlenmiştir. Sözleşmeye aykırılık halinde zararın doğmasından önce alacaklı ve borçlu arasında yapılan ve ileride alacaklı lehine doğma ihtimali bulunan tazminat talebini ortadan kaldıran veya sınırlandıran, bağımsız olarak veya asıl sözleşmeye ek olarak yapılan anlaşmaya sorumsuzluk anlaşması denir. BK.m.99 anlamında sorumsuzluk anlaşması, sözleşmenin yapıldığı sırada veya en geç zararın doğmasından önce yapılmış olmalıdır. Olayda bu şart gerçekleşmiştir. Zarar doğduktan sonra yapılan anlaşma, sorumsuzluk anlaşması değil, ibra veya sulh sözleşmesi sayılır.
BK.m.99 ve TBK.m.115 hükümlerine göre borçlunun kasıtlı hukuka aykırı bir davranışından veya ağır ihmalinden, kısaca ağır kusurundan doğacak zarardan sorumlu olmayacağı hususunda alacaklı ile zararın doğmasından önce yapmış olduğu sorumsuzluk anlaşması geçersizdir. Buna karşılık, borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılmış bir sorumsuzluk anlaşması ilke olarak geçerlidir. Bu ilkenin istisnalarına, olayla bir ilgisi bulunmadığı için, değinilmesine gerek bulunmamaktadır.
Olayda Gülendam’ın ihmali ağır kusur olarak değerlendirilecek olursa tazminat ödeme yükümlülüğünden kurtulamayacaktır. Buna karşılık Gülendam’ın kusuru hafif kusur olarak değerlendirilecek olursa sorumsuzluk kaydı geçerli sayılacak ve Gülendam tazminat ödemekle yükümlü olmayacaktır (Not: Bu iki ihtimalden herhangi birine göre verilecek cevaba da tam puan verilecektir)

4) Selenay, uğradığı zararların tazminini kimden hangi hukuki gerekçeye dayanarak talep edebilir? Sorumluluğun şartlarını ve sorumluluktan kurtulma imkânının mevcut olup olmadığını gerekçeli olarak açıklayınız. (15 p.).

Olayda bina ve diğer inşa eseri maliklerinin sorumluluğu söz konusudur. Bu sorumluluğun şartları şunlardır:
a) Bir bina veya diğer inşa eseri söz konusu olmalıdır: BK.m.58 anlamında inşa eserinden söz edebilmek için iki unsurun bulunması gerekir: İlk olarak, eserin sabit, yani doğrudan doğruya veya dolaylı olarak arza (toprağa) bağlı olması gerekir. İkinci olarak ise, yapay, yani insan eliyle meydana getirilmiş bir eserin mevcut olması gerekir. Olayda bu iki şart da gerçekleşmiştir. (3 p.)
b) İnşa eserinin yapımında bozukluk veya bakımında noksanlık bulunması, yani eserin ayıplı olması gerekir: Eser öngörülen kullanım amacı bakımından insanlar veya şeyler bakımından tehlike yaratıyorsa bu anlamda ayıplıdır. Olayda Selenay söz konusu eserden öngörülen kullanım amacı çerçevesinde yararlanırken bir zarara uğramıştır. Dolayısıyla olayda bu şart da gerçekleşmiştir. (7 p.)
c) Eserin yapımındaki bozukluk veya bakımındaki noksanlık ile meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Bina ve diğer inşa eseri malikinin sorumluluğunda sorumlu kişiye kurtuluş kanıtı getirme imkanı tanınmamıştır. Muhliscan sadece illiyet bağının kesilmesi durumunda sorumluluktan kurtulur. İlliyet bağını kesen üç sebep vardır: Mücbir sebep-zarar görenin ağır kusuru ve üçüncü şahsın ağır kusuru. Olayda bu sebeplerden zarar görenin ağır kusuru önem taşımaktadır. Selenay’ın bina girişinde yer alan uyarıya rağmen ön kapıyı kullanması onun illiyet bağını kesecek bir yoğunluğa ulaşmış ağır kusuru olarak nitelendirilebilirse Muhliscan sorumlu olmayacaktır. Buna karşılık Selanay’ın bu davranışı illiyet bağını kesecek yoğunluğa ulaşmamış bir kusur olarak değerlendirilecek olursa, Muhliscan sorumluluktan kurtulamayacak; ancak Selenay’ın birlikte kusuru tazminattan indirim sebebi olarak göz önünde bulundurulacaktır(Not: Her iki cevaba da tam puan verilecektir) (5 p).

5) Ekrem’in konseri iptal etmesi nedeniyle uğradığı zarar ne tür bir zarardır? Ekrem bu zararının tazminini talep edebilir mi? (5 p.).

Haksız fiil sonucunda zarar gören dışında kalan başka şahısların da zarar görmesi söz konusu olabilir. Bunlara endirekt veya yansıma zararları denir. Ekrem’in uğradığı zarar bu tür bir zarardır. Klasik görüş yansıma suretiyle zararların tazmininin istenemeyeceğini kabul etmektedir. Federal mahkeme ise bir yansıma zararı olan şok geçirme nedeniyle uğranılan zararların tazminine hükmetmiştir. (Askeri bir uçağın düşerek çocuğun ölümüne yol açmasına şahit olan babanın şok geçirmesi ve sağlığının bozularak tedavi görmesi halinde tedavi harcamaları)

SORU II: İstanbul’da Ağustos ayında “İstanbul’un Prestij Sembolleri” isimli en güzel çiçek yarışması düzenlenecektir. Erzurumlu Ruhi, dünyada sadece Erzurum Karayazı’da yetişen bir tür “ters lale” olan çiçeği bir moda ikonu haline getirebileceğinden emindir. Bu amacına ulaşmak için Karayazı’da bulunan lale soğanlarını sökerek İstanbul’a götürmeyi ve yarışmaya katılmayı; böylece büyük ödülü kazanmayı kafasına koyar. Ancak narin lale soğanlarının zarar görmemeleri için belirli bir sıcaklıkta ve korunaklı bir şekilde taşınmaları gerekmektedir. Ruhi, laleleri taşıyabilmek için lüks bir kamyon ayarlamak amacıyla Mart ayında çeşitli taşıma firmalarıyla görüşmeye başlar. Görüşmeler sonucunda filosunda lalelerin sağlam bir şekilde İstanbul’a taşıması için gerekli donanıma sahip bir kamyon bulunan Suphi ile anlaşır. Taraflar arasındaki anlaşmada taşıma bedeli 15.000 TL olarak kararlaştırılmıştır. Ruhi yine yapılan anlaşma gereği taşıma bedelini peşin olarak ödemiştir. 
O günlerde mali durumu çok da iyi olmayan Ruhi, yarışmaya katılabilmesi için yapması gereken diğer harcamaları karşılayabilmek için 15 Nisan 2010 tarihinde en yakın arkadaşı Yavuz’dan 50.000 TL borç alır. Bunun yanı sıra başlarına açtığı türlü orijinalliklerden onu sorumlu tutan ve bu lale meselesine bir türlü akıl sır erdiremeyen karısı ve çocuklarının geçimini sağlamak için Karayazı köyünün muhtarı Burhan’dan da 20.000 TL borç alır. 
Ruhi, İstanbul’daki yarışmaya katılmak için son hazırlıklarını yaparken Ağustos ayı başında yarışmayı düzenleyen organizasyondan bir telefon alır ve dünya başına yıkılır: İstanbul’da düzenlenen moda haftasının yarışmayla aynı güne denk düşmesi nedeniyle, en güzel çiçek yarışması iptal edilmiştir. Ruhi’nin hayallerinin suya düşmesi yetmezmiş gibi, Yavuz’a olan borcunu ödeme imkânı da ortadan kalkmıştır. Ruhi’yle bizzat uğraşarak Karayazı’da gündem malzemesi haline gelmek istemeyen Yavuz, Ruhi’den olan alacağını 5 Kasım 2010 tarihinde 40.000 TL karşılığında Kavak Bank’a temlik eder. Kavak Bank avukatları, Ruhi’den alacağı tahsil etmek için girişimde bulunur, ancak eli boş dönerler; zira Ruhi’nin haczedilecek bir malvarlığı bulunmamaktadır. Ruhi’nin en sevdiği amcası Kutsi, ekonomik zorluk içinde bulunan yeğeninin bir parça da olsa rahat bir nefes almasını sağlamak amacıyla, 30 Kasım 2010 tarihinde Burhan ile yazılı bir anlaşma yaparak Ruhi’nin borcunun kendisi tarafından ödeneceğini taahhüt eder. 

1) Ruhi, Suphi’ye ödediği 15.000 TL’nin iadesini hangi hakkı kullanarak talep edebilir? Bu hakkın kullanılabilmesi için doktrinde ve içtihatlarda aranan şartları da belirterek ayrıntılı olarak açıklayınız (15 p.).

Ruhi saikte hata nedeniyle sözleşmeyi iptal ederek ödediği taşıma bedelinin iadesini talep edebilir. Bu nedenle saikte hata sebebiyle sözleşmenin iptalin şartlarının incelenmesi gerekmektedir: Saikte hata, iradenin oluşumu aşamasında kendini gösterir ve hataya düşen tarafın sözleşme yapma iradesi gerçeklere uymayan yanlış bazı tasavvurlar sonucu sakat bir şekilde oluşmaktadır. Borçlar Kanununun 24. maddesine göre, sözleşmenin yalnız saiklerine ilişkin hata esaslı değildir. Saikte hata sebebiyle sözleşmenin iptal edilebilmesi için, esaslı bir nitelik taşıması, yani biri sübjektif, diğeri objektif iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir:
Sübjektif şartın gerçekleşmesi için, hataya düşenin yanlış bir şekilde tasavvur ettiği olay veya durumun, onun sözleşme yapma iradesinin olmazsa olmaz şartını oluşturması, yani hata ettiği hususları bilseydi sözleşmeyi hiç veya bu şekliyle yapmayacak olması gerekir. Objektif şartın gerçekleşmiş sayılabilmesi için ise, hataya düşülen husus, iş hayatının görüşleri ve dürüstlük kuralı açısından sözleşmenin iptalini haklı gösterecek bir öneme sahip olmalıdır.
Ancak soruda gelecekteki olaylara ilişkin bir saik hatası söz konusudur. Bu nedenle gelecekteki olaylara ilişkin saik hatası sebebiyle sözleşmenin iptalinin mümkün olup olmadığının incelenmesi gerekir.
İsviçre Federal Mahkemesi yeni tarihli kararlarında, taraflardan birinin, karşı tarafça da dürüstlük kuralı uyarınca fark edilebilir bir şekilde, gelecekteki bir olaya hataen kesin gözüyle baktığı durumlarda, temel hatası nedeniyle sözleşmeyi iptal edebileceği sonucuna varmıştır. 
Sorun doktrinde de tartışmalıdır. Bazı yazarlar, sadece geçmişte veya halen mevcut olaylara ilişkin saik hataların temel hatasının konusunu oluşturabileceği, gelecekteki olaylara ilişkin hata nedeniyle BK. m.24/I-4 hükmüne göre sözleşmenin iptal edilemeyeceği kanısındadır. Bu yazarlara göre, sadece geçmişte gerçekleşen veya halen mevcut olan durumlar üzerinde hataya düşülebilir; henüz gerçekleşmeyen, gelecekte ortaya çıkan durumlar hakkında yanılmak mümkün değildir. Buna karşılık doktrindeki hakim görüş, bazı sınırlamalarla da olsa, gelecekteki olayların da temel hatasının konusunu oluşturabileceğini ve bu gerekçeyle sözleşmenin iptal edilebileceğini kabul etmektedir.

2) Yavuz’un Kavak Bank’a karşı sorumlu olup olmadığını ve sorumluluğun kapsamını gerekçeli olarak açıklayınız. (15 p.).

Yavuz 50.000 TL tutarındaki alacağını Kavak Bank’a 40.000 lira karşılığında temlik ettiğinden olayda ivazlı bir temlik söz konusudur.
BK.m.169 hükmüne göre, alacak, bir edim karşılığında dahi devredilmiş olsa, eski alacaklı, ayrıca taahhüt etmemişse borçlunun ödeme gücüne sahip olmamasından sorumlu değildir. Oysa yeni TBK.m.191 hükmüne göre, ivazlı temliklerde, eski alacaklı sadece temlik anında alacağın mevcudiyetini değil, ayrıca borçlunun ödeme gücünü de garanti etmiş olur. (10 p).
Eski alacaklının yeni alacaklıya karşı sorumlu olduğu durumlarda sorumluluğun kapsamı BK.m.171’de düzenlenmiştir. Buna göre yeni alacaklı:

1. İfa ettiği karşı edimin faizi ile birlikte geri verilmesini,
2. Devrin sebep olduğu giderleri,
3. Borçluya karşı devraldığı alacağı elde etmek için yaptığı ve sonuçsuz girişimlerin yol açtığı giderleri,
4. Yeni TBK m.193 hükmüne göre ayrıca, devreden kusursuzluğu ispat etmedikçe devrin yol açtığı diğer zararlarının tazminini isteyebilir. (5 p.).

3) Kutsi ile Burhan arasında yapılan 30 Kasım 2010 tarihli anlaşmanın hukuki niteliğini, özellikle bir borçlandırıcı işlem mi yoksa tasarruf işlemi mi olduğunu gerekçeli olarak açılayınız (10 p.).

Kutsi ile Burhan arasındaki anlaşma borcun dış üstlenilmesi anlaşmasıdır. 
Borcun dış üstlenilmesi sözleşmesi çift karakterli bir işlemdir. Bu sözleşme, bir yandan borçlandırıcı işlemdir; çünkü üstlenen borç altına girmektedir. Diğer yandan bir tasarruf işlemidir; zira eski borçlunun borcunu sona erdirmektedir.

4) Burhan’ın borç olarak verdiği 20.000 TL’nin geri ödenmesine ilişkin talebi hangi tarihte zamanaşımına uğrar? Gerekçeli olarak açıklayınız. (10 p.).

30 Kasım 2010 tarihinde borcun dış yüklenilmesi sözleşmesi yapılması ile zamanaşımı kesilir. Çünkü bu anlaşma ile borç ikrar edilmiştir. Borçlunun borcunu ikrar etmesi ise zamanaşımını kesen bir sebeptir. Bu nedenle 30 Kasım 2010 tarihinden itibaren 10 yılın geçmesi ile tazminat alacağı zamanaşımına uğrar.

NOT: Cevapta değinilmesi gerekli olmamakla beraber şu hususa işaret etmek isterim: Tazminat alacağının 30 Kasım 2010 tarihinden itibaren işleyecek 10 yıllık zamanaşımına tabi olmasının iki nedeni vardır: İlk olarak sözleşme hukukunda genel zamanaşımı süresi 10 yıldır. İkinci olarak borç bir senetle tanınmış ise kesilen zamanaşımı süresi daha kısa olsa bile, yeni işleyecek zamanaşımı 10 yıldır.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Başa dön tuşu